GönderenKonu: Mum Güvesiyle mücadele ve Yöntemleri  (Okunma sayısı 2527 defa)

Fuzuli

  • Yetkilendirilmiş Üye
  • İleti: 26
  • Üyelik Tarihi: 26-07-2012
Mum Güvesiyle mücadele ve Yöntemleri
Tarih : 06-08-2014 Saat : 01:46
Mum güvesinin yaşam döngüsünü bilmeden başarılı arıcılık yapmak artık mümkün değil.

Mum artık günümüzde bir güveye emanet edilmeyecek kadar çok değerli.

O halde işi gücü bıraktık nedir bu mum güvesi diye bir hayli bilimsel doküman karıştırdık.

Özetlemeye çalıştıkça ne kadar bilmediğimiz unsurlar olduğunun farkına vardık…

Düşmanı tanıdıktan sonrası çok basit.

Haydi bakalım, sonunda ceviz yaprağı koydum, hiç güve olmadı diyebilecek miyiz?

Aslında pek fark etmesek bile biz arıcıları etkileyen 2 çeşit mum güvesi var.

Bunlardan bir tanesi ve bize büyük zararlar veren Büyük Mum Güvesi (Galleria Mellonella) ve diğeri daha küçük olan (Achroia Grisella) Küçük Mum Güvesidir.

Büyük Mum Güvesi 1758 yılında, Küçük Mum Güvesi 1794 yılında tanımlanmış.

İlk ben buldum, patladı gitti denmesin diye bu tarihleri de bilmek lazım.

Güvenin ergini yani kelebek görünümlü olanları, yaşamını gündüz şartlarında arazide çalılıklarda, kovan altlarında, kovan üst kapakları altında yani karanlıkta geçiriyor ve akşamüstü hareketlenerek, geceleri daha aktif halde bulunuyor.

Ergin güve kelebeklerinin dişi ve erkekleri doğumlarından sonraki ilk 24 saatten itibaren akşam saatlerinde çiftleşiyorlar.

Yumurtalarını bırakmak üzere akşam saatlerinde uçuşmalara başlıyor ve özellikle zayıf kovanlara giriyorlar. Çiftleşmeden 1-2 gün sonra yumurtlamaya başlayan dişiler, yumurtalarını 20 ile 100 yumurtalık diziler halinde kovan içindeki çatlaklara, arıların ulaşamadığı boşluklara, petek çerçeveleri ile kovan duvarı arasına ve peteklere bırakıyorlar.

Dişi kelebekler 14 günlük ortalama yaşamları esnasında maksimum 1800 kadar yumurta yumurtlayabilirken, yumurta ortalamaları 280 civarındadır. Erkek kelebeklerin ömürleri ise 22 gün civarındadır.

Yumurtlamalar akşamüstü ve gece şartlarında gerçekleştiğinden biz arıcıların kelebeklerin yumurtlamasını gözlemlemeleri normalde mümkün değildir.

Yumurtalar 0,4-0,6 mm. büyüklüğündedir. Çıplak gözle görülmeleri zordur.

Kuluçka Süreci

Yumurtaların kuluçka süresi tüm canlılarda olduğu gibi sıcaklık ile doğrudan ilgilidir.

Yumurtaların kuluçka süresi 24-27° C’de 5-8 gün, daha düşük 10-15° C’de ise 35 gün devam etmektedir.

10° C altında ise embriyo gelişimi durmaktadır.

Uygun ortamda oluşan ve yumurtadan çıkan kurtçuklar çok aktif olup; peteklere hücum ederler ve ağızlarından salgıladıkları ipek tellerle ağ örerek bir tünel boyunca peteğin gözlerinde ilerlerler.  Bu gelişimleri sürecinde 8 defa gömlek değiştirirler. 

Sıcaklık ve besin durumuna göre yumurtadan çıkan kurtçuklar krizalit hale gelene kadar 28 gün ile 4 ay arasında sürelerde beslenirler ve büyürler. Bu süre ortalama 30 gün olarak gözlemlenmektedir.

Büyük Mum Güvesi kurtçuklarının beslenip büyüyebilmesi için kesinlikle proteine ve azot içerikli gıdalara ihtiyacı var.

Beslenmek için poleni, arı kurtçuklarını, arıların doğum sonrası bıraktığı gömlekleri ve dışkıları tüketir. Sadece balmumu tüketen kurtçuklar olsa da, bu şekilde beslenen kurtçuklar gelişimlerini tamamlayamazlar. Kurtçuğun gelişmesi için en uygun sıcaklık 30-35 °C olup, 4-5 °C arasında beslenme ve gelişme olmaz ve uyku halinde bekler.

Kurtçuklar 20-28 mm. boyundadır.

Kurtçuğun varlığını petek üzerinde ilerlerken bıraktıkları ipeksi yapıdan ve bıraktıkları küçük siyah renkli dışkılarından tespit edebiliriz.

Kurtçuk gelişiminin ardından son olarak bir koza örer. Koza 12-20 mm. uzunluğunda ve 5-7 mm. çapındadır.

Koza süresi ısıya göre 8-62 gün arasında değişebilir. Koza süresi de ortalama 14 gün olarak gözlemlenmektedir.

Kozadan çıkan ergin kelebekler çoğalma içgüdülerine uygun olarak döngüye devam ederler.

Büyük mum güveleri kış aylarını yumurta olarak, kurtçuk olarak ya da kozada geçirebilirler. Ergin mum güvesi kelebeklerinin kışlamaları zordur.

Peteklerdeki en büyük zararı kurtçuk aşamasında yaparlar.

Kovanlarda kolonileri terk ettirecek kadar faaliyette bulunabilirler ve geride kalan petekleri kullanılamaz hale getirirler.

Kovan dışında ise hasat edilmiş petekli ballarda eğer polenli gözler var ise ve süzülerek hasat edilmiş polenli ve esmer peteklerde büyük hasarlar verirler.

Sıcak sayılabilecek bir kuşakta bulunan ülkemizde büyük mum güvesinin verdiği hasarlar kabartılmış peteklerin değeri hesap edildiğinde, milli servetimizin gereksiz yere sarf edilmesine de yol açar.

Arılar,  eğer güçlü kolonide iseler ve mum güvesinin yumurtalarına-kurtçuklarına ulaşabiliyorlarsa imha edebilmektedirler. Yine güçlü arılar güve kelebeklerini, yumurtlama faaliyeti için kovana girişlerine müsaade etmezler.
 
 

Fuzuli

  • Yetkilendirilmiş Üye
  • İleti: 26
  • Üyelik Tarihi: 26-07-2012
RE:Mum Güvesiyle mücadele ve Yöntemleri
Tarih : 06-08-2014 Saat : 01:52
Mum Güvesi Mücadele Yöntemleri

En kolaylarından başlayalım. Aslında kolay olanlar arılık yönetimi içerisinde olmazsa olmazlardan.

*Arılığımızda içlerini periyodik olarak kontrol edemediğimiz sepet, karakovan, kütük kovan gibi materyallerde arı yetiştirmeyeceğiz. Bu tür materyallerde yetiştirdiğimiz arılarımızı mutlaka çok güçlü tutmalıyız.

*Arılığımızda zayıf koloniler bulundurmayacağız. Bu durum tabi ki mümkün değil, ama bölme yapılmış ya da gelişmekte olan zayıf kolonileri de eğer büyük kovanlarda bulunduracaksak, kovanın orta bölümde uçuş deliğinin tam karşısına gelecek şekilde ortalayarak konuşlandırmalıyız.

*Kovanlarımız mümkün olduğu kadar yeni ve sağlam olmalı içlerinde budaklar, çatlaklar, yarıklar ve eğilmeler olmamalıdır.

*Kovan ölçülerimizin standardizasyonuna kesinlikle çok dikkat edeceğiz. Arıların kovanda ulaşamayacakları hiçbir yer kalmayacak şekilde çerçeveler arasında ve çerçeve kovan arasında arı boşluğu olmasına özen göstereceğiz. Arıların ulaşamadığı boşluklara güve kelebekleri rahatça yumurtlarlar ve güveler çok rahat gelişim imkânı bulurlar.

Üst örtü tahtası ile çerçeve üstleri arasında da arı boşluğu olmasına dikkat edeceğiz.

Örtü bezi kullanılan kovanlarda, koloni kontrollerinde çerçeve üzerlerindeki arının ulaşamadığı boşlukları dikkatlice kontrol edeceğiz.

Arılar; ulaşamadıkları delikleri, çatlakları ve mesafesi uygun olmayan yerleri mum ya da propolisle kapatmalarına rağmen, kapatılan boşluğa güve kelebeği rahatlıkla yumurtlayabilir. Bu boşlukta oluşan kurtçuklar büyük tahribatlar yaratabilir.

*Kovan uçuş delikleri mevsimsel olarak koloni güçlerine göre arıların kontrol edebileceği açıklıkta olmalıdır.

*Özellikle arıcılığa yeni başlayanların yaptığı gibi esmer renkli, gözlerinde polen olan ballı petekleri hasat edip, onları kış boyunca saklama düşüncesinden vazgeçilmelidir. Petekli olarak hasat edilecek ballarda polenli gözler olmamalıdır.

*Polenli ve esmer petekler, mümkün olduğu ölçüde hasat sonrası kışlamak üzere hazırlanan kolonilerin kuluçkalıklarında bırakılmalıdır.

*Kovanlardan alınmak zorunda kalınan balı süzülmüş petekler kesinlikle sınıflandırılmalıdır.

Sınıflandırma, esmer polenli-açık renkli polenli-esmer-açık renkli-az kabartılmış açık renkliler şeklinde olmalıdır. En riskli petekler esmer ve polen ihtiva eden petekler olduğundan özel işlemler ile korunacaklardır.  İlerleyen bölümde “riskli petekler” dendiğinde anlaşılması gerekenler esmer ve polen ihtiva eden peteklerdir.

Polen ihtiva etmeyen açık renkli peteklerin güvelenme riski olmamasına rağmen sınıflandırma yapılmaması sebebiyle riskli peteklerle aynı yerde bulunursa kurtçukların saldırısına maruz kalabilir.

*Sınıflandırılan petekler poşete konulmamalı ve gazetelere sarılmamalıdır. Bu durum ısının yükselmesine ve güvelerin üremeleri için uygun ortam yaratmasına sebebiyet verirler.

*Özellikle zayıf kovanlardan hasat sonrası arıların işgal etmediği çerçeveler alınmalıdır.

*Depoda ilaveler içerisinde saklanacaksa petekler her ilaveye 7-8 çerçeve gelecek şekilde dizilmeli ve çerçeveler arasında boşluklar arttırılarak havalandırmanın üst düzeyde olması sağlanmalıdır.

Ayrıca ilaveler üst üste dizildiğinde en alta ve en üste diğer zararlıların girmesine engel olacak şekilde ızgaralar çakılmalıdır. Metal ana arı ızgaraları bu işlem için biçilmiş kaftandır.

İlaveler tuğla ve benzeri yükseltiler üzerine dizilerek baca sistemi ile komple havalandırılma imkânı yaratılmalıdır.

Yukarıda saydığımız önlemler arılık yönetimi içerisinde yapılması gereken uygulamalardır.

Uygulanan tüm yöntemlerden bahsetmeye çalışacağız ama hangi yöntemi/yöntemleri seçmek gerekiyor diye sorulduğunda aklı başında arıcıların vereceği cevap tabi ki kalıntısız yöntemler olacaktır.

*Kabarmış peteklerin sınıflandırılmasının ardından, depoda sonbaharda saklanması gereken polenli ve esmer petekleri korumak amaçlı uygulanan 2 yöntemden bahsedeceğiz. Yöntemlere arılara bekçilik yaptırma yöntemleri de denebilir.

-İlk uygulamada sonbahar bakımları yapılmış ve kuluçkalığa sıkıştırılmış arılıktaki en güçlü kolonilere üst örtü bezi olarak bez-çuval gibi kıvrılabilir bezler örtülür ve önden 3-5 cm. boşluk kalacak şekilde kıvrılır ve bu halde bir boş ilave konarak riskli petekler ilaveye dizilir. Güçlü koloniler, hava sıcaklıkları düşene kadar bu riskli peteklere bekçilik yapabilirler. Bu uygulamanın, kolonilerin kuluçka faaliyetlerine negatif etkisi ve sonbahar beslemelerine engel teşkil etmesi gibi dikkat edilmesi gereken yanları vardır.

-Diğer uygulamada ise riskli petekler kuluçkalıkta ve koloni üst katta olacak şekilde düzenleniyor. Bu uygulamada besleme konusunda sıkıntı olmaz iken, koloninin gece şartlarında üst katta bulunması sebebiyle sahipsiz kalan kuluçkanın yeniden güve kelebeklerinin yumurtlamasına davetiye çıkarıyor olmasıdır.

*Duyduğumuzda bu nasıl bir uygulama acaba diye düşüneceğiniz ama hiçbir zaman tavsiye etmeyeceğimiz uygulamalardan bahsedelim.
Uzun yıllar Türk arıcılarının kullandığı naftalinin etkileri hala bugünlerde bile sürüyor. Değişik amaçlarla yapılan analizlerde günümüzde bile peteklerde naftalin kalıntılarına rastlanması çok düşündürücüdür. Kullanmayı aklınızdan bile geçirmeyin.

*Kükürt yakarak fumigasyon yapmak…

Peteklerin saklandığı odalarda 1 m³ hacim için 50 gr. kükürt köz üzerine atılıp, yakılarak yapılan uygulamanın etkilerinden bahsedelim. Kalıntı bırakacağı ve uygulama esnasında sağlıksız ortama maruz kalmak gibi zaten riskleri var ve dikkat edilmesi gereken en önemli konu ise; kükürt uygulaması güvelerin kurtçukları, koza içerisindeki pupaları ve yetişkinleri öldürür ama güve yumurtalarına etkisi yoktur.

Kükürt dumanı sonrası, eğer yumurtalar uygun ortamı bulurlarsa çok rahatça üreme döngüsüne başlarlar.

Bu durumun önüne geçmek üzere yumurtaların yüksek sıcaklıktaki (24-27° C) kuluçka süresi olan 5-8 günden sonra 2’nci gerekirse 3’üncü uygulama bile gerektirebilir.

Kükürtün yanması sonucu çıkan ortaya çıkan gaz, kesinlikle teneffüs edilmemelidir.

Kendi adımıza bu uygulamayı da tavsiye edemeyeceğiz.

*Şimdi de insan sağlığı için çok tehlikeli olan ve son günlerde hızla yayılma gösteren çok kötü ve kesinlikle uygulanmaması gereken bir uygulamadan bahsedelim.

Devletin aldığı tedbirler ve arıcılara yapılan sürekli uyarılar sayesinde, arıcılar arasında naftalin kullanımı minimuma indi.

Arıcılar arasında yeni yayılan ve ambar hapı olarak bilinen Phosphide içerikli olan bu madde, balmumunda naftalinden daha çok kalıntı bırakıyor.

Emniyetli kullanım kurallarının uygulanmaması durumunda hem arıcı sağlığını hem de balmumunda bıraktığı kalıntılar yüzünden arı ve tüketici sağlığını büyük riske sokuyor. Arıcılarımızın emniyet kuralları uygulamak konusundaki vurdumduymazlığı bu uygulamada kötü sonuçlar doğurabilir.

Balmumunun yapısından dolayı, her türlü bulaşıklığı bünyesinde tutma özelliği vardır ve dış ortamdaki kokuları bile bünyesinde uzun yıllar barındırabilir.

Satışı sadece Fumigasyon operatör belgesi olanlara yapılması gerekirken, maalesef tezgâh altından satılmaktadır.

Ortama bırakıldığında nemden etkilenerek 10-15 dakika sonra gaz salmaya başlar. İlaçlama esnasında ortam geç terk edilirse zehirlenme kaçınılmazdır.

Zehirlenme durumunu arıcının anlaması ve hissetmesi mümkün değildir. Sadece ilaç çıkışı başladığında ortamdan sarımsak kokusu alınır.

Hafif derecede maruz kalma sonucu kulakta çınlama, yorgunluk, bulantı ve göğüste basınç görülür. Orta derece zehirlenme akciğer ödemine yol açar ve baş dönmesi,  baygınlık ve ölüme neden olabilir.

Peteklerimizi korumak adına hem kendi sağlıklarını tehlikeye atan hem de peteklerde kalıntı bırakacak şekilde uygulama yapan arıcıları aklıselim içerisinde davranmaya davet ediyoruz.

Hem kolay hem de kalıntısız teknikler uygulanabilir mi?

Büyük mum güvesinin yaşamını ve zaaflarını bilimsel çalışmalardan öğreniyoruz. Bu bilgileri kullanarak teknikler üretmek mümkün.

* 10° C altında ise embriyo gelişimi durduğuna ve 4-5 °C arasında kurtçuklar beslenip gelişemediğine göre sıcaklıklar bu seviyelerin altında seyrettiği bölgelerde ya da şartlarda hiçbir teknik uygulamaya gerek yok.

Bu durumu biz arıcılar arılıklarımızda yaptıracağımız izoleli soğuk odalarda başarabiliriz. Maksimum sıcaklık 4 °C ayarlanırsa ve izole bozulmazsa sonbaharda büyük enerji maliyeti gerektirmeden bu durum başarılabilir.

Ülkemizin değişik bölgelerinde bu uygulamaların yapıldığını biliyoruz ama Bursa’da yapılan bir proje hakkında, soğutma sistemleri konusunda çalışmalar yapan ve tesisatı kuran kişi olan Sn. Mehmet Gençünal’ın görüşleriyle yansıtalım.

“Yaklaşık 300 kolonisi olan aynı zamanda kovan imalatı yapan bir arkadaşıma,  evinin altında bulunan deposuna, ucuz sayılabilecek sınıfta yer alan klimalarımızdan kurduk, peteklerini 4 yıldır hiçbir sorun yaşamadan muhafaza ediyor.
Güvenin aktif hale geçebileceği sıcaklıklar başlayana kadar petekler kovanda kullanıma verildiği için, sonbaharda koruma amaçlı soğutma yöntemi yeterli oluyor.
Klimanın kurulduğu deponun hacim olarak çoğu, kovan katları ve petekler tarafından işgal edildiği için klimanın çalışma süresi de kısa oluyor.
Bu yüzden yatırım ve kullanım maliyeti, sağladığı fayda göz önüne alındığında, bayağı ekonomik oluyor.”

Bu duruma ilaveten sezonda derlenen polenler,  geçici olarak bu izoleli soğuk depolarda saklanabilir.

*Eğer arılığınıza yakın soğuk hava depoları varsa sonbaharda riskli petekler uygun fiyatlar karşılığında bu soğuk hava depolarında saklanabilir. Elma üretiminin yoğun olduğu bölgelerde elma hasatları ile aynı zamana denk gelen petek koruma ihtiyacı çakıştığından bu seçenek çok ekonomik gözükmüyor. Aslında en temiz ve en etkili çözümlerden olması sebebiyle belki de önümüzdeki yıllarda arı birlikleri, arıcıların da katılımıyla bu konuda yatırımlar yaparlar.

*En önemli uygulamalardan olan ve son yıllarda uygulanan düşük ısıya tabi tutma uygulamasından bahsedelim.

-15 °C ısıda 2 saat
-12 °C ısıda 3 saat
- 7 °C ısıda 4,5 saat tutulan peteklerde bulunan güve yumurtasından ergin kelebeğe kadar tüm evredeki mum güvelerinin öldüğü bildirilmektedir.


Büyük boyutlu ticari derin dondurucular özellikleri gereği -18 °C ısı üretebildiklerinden peteklerimiz bu derin dondurucularda 2 saat süreyle bile bırakılsa mum güvesinin döngüsü tamamen sona erer.

Yumurtaların soğuktan etkilenip çatlamaları ile kuluçka faaliyetleri tamamen sonlandığından uygun sıcaklığa ulaşan peteklerde bile güve üreme faaliyetleri gerçekleşemiyor.

Büyük boy derin dondurucuda 1 turda 70 tane büyük çerçeve soğutma uygulamasına tabi tutulabilir.

İlk yatırım maliyetinin yüksekliği sezonda derlenen polenlerin taze biçimde saklanmaları da aynı derin dondurucularla sağlanabilir. Taze polen yakın gelecekte tüm tüketicilerin ısrarla isteyecekleri ürün haline gelecektir.

Soğutma uygulamasına tabi tutulan petekler yeniden güve kelebeğinin yumurtlamasına engel olmak üzere depoda istiflenir.

Soğutma uygulamasının çok çerçevesi olan arıcılar için zorlukları belirtilse de büyük derin dondurucuların 70 petek aldığı düşünüldüğünde ve bir tur için 3-4 saat yeterli olacağından bu durum artık modern arılıklarda göreceğimiz uygulamalardan olacaktır.

Yeniden güve girmesine engel olmak amaçlı soğutma sonrası çerçeveleri poşetlemek ya da streç filmlerle sarılma uygulamaları da yapılıyor. Bu uygulama hijyenlik açısından da güzel uygulamalara örnek olarak gösterilebilir.

Soğuk uygulaması sonrası depoda sehpalara ya da ilavelere dizilen çerçevelere güvelerin yeniden yumurtlamasına engel olmak amaçlı yapılabilecek diğer uygulamalardan bahsedelim.

*Asetik Asit Uygulamaları

%60-80'lik asetik asit üstü açık yayvan bir cam ya da porselen kap içerisinde istiflenmiş peteklerin en üstüne konuluyor. Depodaki 1 m³ hacim için 2 litre asit kullanılıyor. Asit zamanla buharlaştığı için güveye karşı etkili oluyor. Fakat bu yöntemde asit, sadece güve yumurtası ve ergin güve kelebeği üzerinde etkili olmakta, kurtçuk ve koza dönemindeki güveye tesir etmemektedir.
Kelebeğe etki ediyor olması sebebiyle soğutma sonrası rahatlıkla kullanılabilecek bir yöntem olup; tek başına başarılı olması yüksek sıcaklıklarda mümkün değildir.

*Formik Asit Uygulamaları

Depodaki 1 m³ hacim için 800 ml. %85'lik veya 1 litre %65'lik formik asit kullanılıyor.  Formik Asit, metal kaplara değil cam ya da porselen kaplara konulması gerekiyor.
Asit kapları istiflenmiş peteklerin üzerine konuluyor. Formik asit buharı havadan daha ağır olduğu için aşağı doğru çöküyor.

Formik asit ile çalışılırken çok dikkatli olunması gerekiyor. Bu tür kimyasallarla uygulama yaparken çok dikkatli olunması gerekiyor. Formik asit kesinlikle solunmamalı ve cilde temas ettirilmemelidir. Özellikle formik asit yakın mesafeden solunursa, solunum sisteminde ciddi rahatsızlıklara neden oluyor. 

Uygulamalarda asitlere dayanıklı eldiven, formik asit buharını teneffüs etmemek için maske ve gözümüzü korumak adına iş güvenlik gözlüğü kullanılması gerekiyor. Geçmişte arıcıların yaşadıkları kötü tecrübeler bu uyarıları daha sık yapmamızı gerektiriyor. Kaza ile temas olursa bol suyla temas eden bölgeyi yıkamak asidin verdiği hasarı azaltsa da iyileşme süreci çok uzun olmaktadır.

2010 kışında soğutma uygulaması yapmadan depodaki çerçevelerimin üzerine kaplarda 250 ml. formik asit koyduk.
Sonbaharda gece sıcaklıklarının bile düşmemesi sonrası ve biten formik asitlerin tamamlanmasında gösterdiğimiz ihmaller sonucu hasarlanan petekler olsa da başarılı bir uygulama denebilir.

Asit uygulaması esnasında güveye tesir konusunda gözlemlerimiz ise, kelebeğin asit buharından uzak durduğu ama kozada olan güvelerle, kurtçukların faaliyetlerini sürdürdükleri şeklinde idi.

Yine asetik asitte olduğu gibi soğutma sonrası güve kelebeğinin yeniden yumurtlamasına engel olmak amaçlı formik asidin güzel bir uygulama olduğunu söyleyebiliriz.

Bazı arıcılarımızın uyguladıkları diğer yöntemlerden de bahsedelim.

İstiflenmiş peteklerin üzerine ceviz yaprağı, defne yaprağı ve kekik koyarak mum güvesine karşı tedbir almaya çalışıyorlar.

Ancak bu tür uygulamalar sadece güve kelebeğinin yaklaşmasına engel olurlar. Daha önce güve yumurtası ihtiva eden peteklerde uygun sıcaklığı bulan güve yumurtalarının aktif hale geçmesine engel olamazlar.

Ancak soğutma uygulaması sonrası asitler gibi güve kelebeklerinin yeniden yumurta yapmalarına engel olması amaçlı kullanılabilirler.

Yurtdışında biyolojik mücadele olarak uygulanan “Bacillus thuringiensis” adlı bakterinin temel peteklere katılması uygulaması ise ülkemizde henüz yapılmamaktadır.

Küçük mum güvesi ile ilgili gözlemlerimizi aktarıp, bu konuyu sonlandıralım.

Bu tür büyük mum güvesine benzer yaşam döngüsü yanında beslenmesini arı kurtçuklarından faydalanarak yapıyor ve yavrulu alanların iç kısmından ilerliyor.

Zaman içerisinde kurtçuklara verdiği hasar sonrası işçi arılar gözlerin dibine yapışıyorlar ve doğumlarını gerçekleştiremiyorlar.

Bu güveye de alınacak en güzel önlem güçlü kolonilerle çalışmaktır.

Bu tür güveye daha çok strafor ana arı çiftleştirme kutularında rastlanmaktadır.
 

Fuzuli

  • Yetkilendirilmiş Üye
  • İleti: 26
  • Üyelik Tarihi: 26-07-2012
RE:Mum Güvesiyle mücadele ve Yöntemleri
Tarih : 06-08-2014 Saat : 01:53
Yukarıda okumuş olduğunuz yazılar sayın Halil Bilenin çalışmalarından alınmıştır. Kendisine faydalı çalışmalarından ötürü teşekkür ediyorum.